Ortadoğu’da enerji savaşı

FARUK ARSLAN

Avrupa yılda yaklaşık 540 milyar m3 gaz tüketiliyor. Bunun yaklaşık yüzde 40’ı Rusya Federasyonu’ndan geliyordu. Rusya, Avrupa’ya yılda 200 milyar m3’ten daha fazla gaz ihraç ediyordu. Ukrayna savaşı 2022 yılında dünyanın ve AB’nin kabusu oldu ve Babil’de enerji savaşında kartlar yeniden karıldı. İsrail’in açık deniz Leviathan sahasından yapılan gazı AB’ye ihraç etmeye başladı. Bunun üzerine AB, Türkiye’ye ağır yaptırımlar uygulayarak Kıbrıs sahasında ve Doğu Akdeniz’de gaz aramayı yasakladı. Tamar’da bulduğu gaz rezervinden kendi gaz ihtiyacını karşılayan İsrail, Hayfa’da kurduğu gaz dağıtım şebekesi ve deniz istasyonları ile gözünü AB pazarına dikti. İsrail’e Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs AB’ye gaz satmada destek verdi. Ankara, İsrail’e gaz iletim hatları projesinde, Suriye’de yaşadığı hayal kırıklığı ve Kuzey Suriye karasal güvenliğini sağlayamamasından dolayı bölgesel rakip olma şansını kaybetti. Doğu Akdeniz’de oluşan yeni Enerji Denklemi, dünyayı üçüncü bir dünya savaşına doğru götürüyor. Rusya-Ukrayna gerilimi ve ABD’nin AB’ye LNG ihracatı, AB’yi enerjiden ABD’ye bağlamayı başardı ve AB’yi Rusya’ya gaz esaretinden kurtarmayı amaçlıyor.

Dünya‘daki Kuzey Denizi gibi eski petrol sahalarındaki üretim düşmesi ve artık “kolay petrol‘ döneminin sona yaklaşması nedeniyle hidrokarbon arama ve sondaj şirketleri odaklarını daha derin sulara ve geçmişte pek ilgi gösterilmeyen alanlara yöneltmeye başladı. İşte Doğu Akdeniz Havzası bu eğilimin sonucu son yıllarda enerji-politiğin merkezine oturmuş bulunuyor. Komşu ülkelerinin birbirleriyle olan sorunları ve münhasır ekonomik bölge sınırlarındaki anlaşmazlıklar bölgenin ekonomik potansiyelinin artmasıyla siyasi gündemi de daha fazla meşgul etmeye başladı. Rusya’nın 15 Temmuz 2016 ile Türkiye ile Enerji Savunma Paktı kurmasıyla beraber savaş baltaları çıkarıldı.

Türkiyeli ama Erdoğan’sız çözüm arayışında olan AB ve ABD krizde

Türkiye‘den geçecek boru hattı inşası 1,5 milyar dolara mal olabilir ve 2-3 yıl içinde tamamlanabilir. Kıbrıs ve Yunanistan‘ı içeren EastMed projesinin 10 milyar euro‘ya mal olacağını ve tamamlanmasının 6-7 yıl alacak. Türkiye,  bu projeye karşı çıkıyor ki, Suriye’nin Kuzeyine tam hakim olmadığı için İsrail ve Katar’da Erdoğan’dan ümidini kesti. ABD ve Rusya’da Erdoğan’a güvenmiyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Anastasiadis seçildiği 2013 yılından beridir Afrodit ve Glafkos bölgelerinden çıkacak doğal gazın, İsrail‘inki ile birleşerek Yunanistan üzerinden Avrupa‘ya gideceği hayalini kurdu ve bu uğurda çalışmalar yaptı. İsrail, Ürdün ve Mısır ile Türkiye karşıtı ittifaklar kurup, Türkiye‘ye ve Kıbrıslı Türklere gözdağı vermeye çalıştı, milyonlar harcayıp „EastMed Doğal Gaz Boru Hattı“ çalışmasını yaptırdı. Ancak ABD, resmi olarak sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) taşınması ve elektrik kabloları döşenmesi projelerini desteklemeyi sürdürüyor.

İsrail Enerji Bakanı Karine Elharrar, ülkesinin 2022 sonuna kadar doğalgaz arama ve üretim faaliyetini artırarak 17 milyar metreküplük ihracaat için yeni reservlere ulaştığını açıkladı. Rusya’dan bağımlılıktan kurtulmayı hedefleyen AB, İsrail’den gelecek gaza umutlarını bağladı. Türki’ye üzerinden AB’ye gaz aktarımını Rusya istemiyor ve Türkiye’nin enerji poltikaları üzerine Rusya Lideri Vlademir Putin ipotek koydu ve kapitülasyonlar elde etti. Mersin Akkuyu limanını Rusya’nın malı haline getirdi ve Lazkiye’de askeri üs liman kurdu. Akkuyu’yu nükleer denizaltı üstü ve Rusya askeri liman olarak kullanacak. 15 Temmuz 20016b krizi nedeniyle Putin’e gebe kalan Erdoğan, Rusya ne talep ederse veriyor, ABD ve AB çıkarlarına ters davranıyor.  

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise İsrail‘deki Ben Gurion Üniversitesi‘nde yaptığı konuşmada Rusya‘yı enerji konusunda Avrupa‘ya şantaj yapmakla suçladı ve ekledi: „Ama Kremlin‘in bu davranışı, Rus fosil yakıtlarına bağımlılığımızdan kurtulma kararlılığımızı güçlendirdi. Örneğin şu an İsrail ile enerji işbirliğini artırma yollarını inceliyoruz.“ dedi. Von der Leyen, İsrail ile işbirliği içinde iki büyük projenin hazırlandığını belirtti ve bunları şöyle açıkladı: „İsrail‘i Kıbrıs ve Yunanistan‘a bağlayan, dünyanın en uzun ve en derin su altı güç kablosu. Bu zamanla yenilenebilir enerjilerden elektrik üretimi sağlayacak… İkincisi ise Doğu Akdeniz‘de bir gaz ve temiz hidrojen boru hattı. Bu hem Avrupa‘nın hem de İsrail‘in enerji güvenliğine yapılan bir yatırım.“ diye konuştu. 

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog‘un Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ı ziyaret etmesi ile başlayan üst düzey görüşmeler teknik seviyeye kadar inince ortaya çıkan iki güzergahın birincisi; Önce Leviathan bölgesinden deniz altından direkt olarak Mağusa limanına veya boğaza, oradan da karadan Geçitköy‘e, ardından da mevcut su hattının altyapısını kullanarak Taşucu‘na deniz altından boru hattı döşenmesi. Bu güzergahın toplam uzunluğu 430 km. İkinci güzergah ise Leviathan bölgesinden 430 km uzakta yer alan Yumurtalık limanına direkt olarak deniz altından boru hattı döşenmesi. Türk ve İsrailli teknisyenler birinci projenin daha ucuz ve garantili olduğu görüşünde.

Katar ile batan Türkiye, Erdoğan ile batmaya devam ediyor

Katar-Türkiye Doğalgaz boru hattı, Katar‘daki doğalgazın Avrupa‘ya taşınması amacıyla yapılması planlanan doğal gaz boru hattıdır. Boru hattı kaynak ülke olan Katar‘ın Ras Laffan bölgesinden başlayarak önce Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye‘den geçerek Ankara‘ya ulaşacaktı. Erdoğan ve Katar’ın Suudi Arabistan ile birlikte IŞİD ve El Nusra gibi El Kaida türevi terörist gruplara finansal destek sağladığını bilmeyen yok. Tabii bu desteği kendi kafasına göre vermiş ve veriyor da değil. Yanıt çok basit: para ve güç… Ortadoğu’da oynanan tüm oyunlar, yaşanan tüm çatışmalar ve savaşlar petrol rezervleri ve doğal gaz yataklarının kontrolü için yapılıyor. Suriye savaşında olduğu gibi. Görünürdeki neden, „diktatör“ Esad’ın devrilerek Suriye’ye “Irak’ta ve Libya’ta olduğu gibi demokrasinin” getirilmek istenmesi. Oysa ki gerçek neden bu değil. Asıl neden suikastle öldürülen ABD Başkanı John F. Kennedy’nin yeğeni Robert Kennedy’nin bir süre önce Politico dergisinde yayımlanan yazısında da açıklamış olduğu gibi, “doğalgaz boru hattı”…

Bir ABD projesi olan bu boru hattının inşasıyla Avrupa ülkelerinin Putin’in kontrolünden çıkması hedefleniyordu. Çünkü Avrupa ülkeleri, doğal gaz nedeniyle bugün Rusya’ya adeta mahkumlar. Ama hesaplar tutmadı ve Esad, müttefiki Rusya’nın çıkarlarına zarar vereceği gerekçesiyle bu ortaklık önerisini reddetti. Reddetmekle de kalmayıp, 2011 yılında İran’la rakip bir doğalgaz boru hattı inşasının anlaşmasını imzaladı. Bu yeni boru hattı projesi ise, İran-Irak-Suriye güzergahına sahip olacaktı.

2011 yılının haziran ayında, Birleşik Arap Emirlikleri Beşar Esad’a İran’la yaptığı bu anlaşmayı bozması karşılığında, 150 milyar dolar para yardımı yapma ve Suriye’de 2011 mart ayında Daraa’da başlatılan isyanın sona erdirilmesi teklifini yaptı. Esad bu teklifi de reddedince, Suriye’de savaş tüm hızıyla ülkeye Erdoğan ve MİT eliyle sokulan El Kaidacı terörist grupların eliyle başlatıldı.

“İsrail AB, Kıbrıs ve Yunanistan‘la ilişkilerini bozmak istemez‘

Boru hattı projesinin önündeki bir diğer engel, bu hattın Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistan arasında sorunlu bölge olarak tanımlanan Doğu Akdeniz‘den geçecek olması. Politika uzmanı Mitchell, İsrail‘in Kıbrıs, Yunanistan ve Avrupa Birliği ilişkilerine zarar vermeyi istemeyeceğini söylüyor. 

Dış Politika Araştırma Enstitüsü Orta Doğu Programı direktörü Aaron Stein de bu projenin hayata geçirilemeyeceğini, gerekli lojistik altyapının pahalı ve karmaşık olduğunu belirtiyor.  Boru hattının maliyetinin 1,5 milyar dolar civarında olacağı tahmin ediliyor.  Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi‘nden enerji uzmanı Necdet Pamir, Türkiye‘nin güneyinden geçen bir doğal gaz boru hattı projesinin teoride mantıklı olduğunu söylüyor. Türkiye‘nin 2020‘de 48 milyar, 2021‘de 60 milyar metreküp doğal gaz tükettiğini belirten Pamir, 2022’de bu rakamların 62-63 milyara ulaşacağını ifade ediyor. 

Alternatif doğal gaz kaynaklarına ihtiyaç duyulduğunu belirten Pamir, „Finansman dahil koşullar olgunlaştığı sürece yeni anlaşmalar Türkiye‘nin çıkarına olacaktır.“ ifadelerini kullandı. 

Yunanistan liderliğindeki EastMed projesine alternatif

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İsrail‘den Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden Avrupa‘ya doğal gaz taşınmasını amaçlayan EastMed projesini desteklemeyeceğini açıkadı.  Türkiye, Yunanistan öncülüğünde tasarlanan East-Med Doğal Gaz Boru Hattı Projesi dışında tutulmuştu.  ABD‘nin East-Med projesine beklenen desteği vermemesi, Türkiye alternatifini yeniden gündeme getirdi.

Peki bölgedeki doğal gaz ve petrol rezervi ne kadar?

İsrail Enerji Bakanlığı; Levant Baseninde, bazıları önemli doğal gaz keşiflerine yakın 24 arama ruhsatının yer aldığı ve ülkenin deniz sahaları için yaptığı ilk ihale raundunu 2016’da açtı. İsrail hükümeti; deniz alanlarında keşfedilen toplam kurtarılabilir doğal gaz rezervini, bugün için 900 milyar m³ olarak açıkladı. Şu anda Total, ENI, BP ve Shell gibi enerji devlerinin odaklandığı Kıbrıs, Lübnan, Suriye, ve İsrail arasında kalan ve Levant Havzası adı verilen bölümle ilgili en kapsamlı çalışmayı Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi (USGS) 2010 yılında yayınlamış bulunuyor.

Bu rapora göre Levant Havzası‘nda toplamda 1,7 milyar varillik iki petrol rezervi olduğu tahmin ediliyor. Fakat bölgenin doğal gaz zenginliği enerji devlerinin iştahını daha fazla kabartıyor. Bölgede büyük oranda deniz yatağında olan çıkarılabilir doğal gaz rezervinin 3,45 trilyon metreküp olduğu tahmin ediliyor.

Türkiye‘nin yıllık doğal gaz ihtiyacının yüzde 53‘ünü Rusya karşılıyor

Türkiye’nin yıllık doğal gaz tüketimi 53,5 milyar metreküptür. Rusya yaklaşık 28,5 milyar metreküp ile Türkiye’nin yıllık doğal gaz ihtiyacının yüzde 53’ünü karşılamaktadır. Büyük oranda doğal gaz tedarikinde Rusya’ya bağımlı olan Türkiye, enerji güvenliği açısından alternatif yollara yönelmek yerine, Rusya ile yeni boru hattı projeleri üzerinden daha yakın iş birliği içerisinde bulunmayı tercih etmektedir. Türk Akımı Projesi bunlardan bir tanesidir. Rusya’dan Batı Hattı’ndan alınan gazın, doğal gaz arzına ilişkin mevcut sözleşmelerin ticari şartları ve koşulları değişmeden Türk Akımı üzerinden satın alınmasına devam ediyor. Bu anlaşma 30 yıl süreyle yürürlükte.

Moskova Kiev‘e mecbur kalmak istemiyor

Türk Akımı Rusya‘nın Ukrayna‘yı bypass etmek için hayata geçirdiği üçüncü hat. İlk olarak Almanya‘ya direk Baltık denizi üzerinden Kuzey Akımı boru hattı çekildi. Kuzey Akımı 2‘nin döşenmesi ise devam ediyor ancak ABD bu hattın inşasına karşı çıkıyor ve yaptırım tehditlerinde bulunuyor. Bu nedenle bu ikinci hattın geleceği şimdilik net değil.

Var olan durumda Rusya, Trans-Balkan boru hattı ile Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan üzerinden Türkiye, Yunanistan ve Kuzey Makedonya‘ya gaz aktarıyor. Aralık ayında Rusya Ukrayna ile yeni bir gaz transit geçiş anlaşması yaptı ve Rus gazının en az beş yıl daha Avrupa‘ya bu hat üzerinden de gitmeye devam edeceği konusunda uzlaşıldı. Bunun yanı sıra Moskova Kiev ile mevcut hukuki bir anlaşmazlığı çözmek için de 2,9 milyar euro ödeme yapmayı kabul etti. Her ne kadar Rusya ile Ukrayna arasında bu anlaşmalar yapılmış olsa da Moskova en büyük ve en önemli müşterisi olan Avrupa ile gaz ilişkisini Kiev üzerinden kurmak ve Ukrayna‘ya bu kozu vermek istemiyor.

Avrupa’ya gaz transferinde Gazprom tekel olacak

Anlaşmada Türkiye’ye satılacak doğal gazda indirim yapılacağına dair herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Aksine, anlaşmanın uygun bulunduğu kanunun gerekçesine göre Batı Hattı için geçerli olan ticari koşullar aynen geçerliliğini korumaya devam edecektir. Bu durumda Türk Akımı ile Rusya, Batı Hattı için Ukrayna’ya ödeyeceği doğal gaz transit ücretini ödemeden Türkiye’ye doğal gaz satacağı için daha fazla kar elde edecektir. İkinci boru hattı ile gelecek 15,75 milyar metreküp doğal gazın yüzde 50 iştirakle kurulacak ortak şirket tarafından inşa edilecek kara boru hattı ile Avrupa’ya ihracı planlanmasına rağmen, anlaşmanın 11. Maddesi farklı koşullar da ileri sürmektedir.

Bu maddeye göre; Rusya Avrupa’ya ihraç için kullanılacak Deniz-2 ve Kara-2 boru hatlarını tek taraflı olarak iptal etme hakkına sahiptir. Ayrıca, anlaşmada ismi açık bir şekilde Deniz-2 ve Kara-2 boru hatlarının iştiraki olarak zikredilen Gazprom Şirketi, bu hatlar üzerinden üçüncü ülkelere yapılacak gaz transiti için Türkiye’den herhangi bir izin, onay veya lisans almaya ihtiyaç duymayacaktır. Bu maddeden de açıkça anlaşılacağı üzere, Avrupa’ya gönderilecek gaz üzerinde Türkiye’nin tasarrufu olmayacaktır. Gazprom istediği takdirde başka bir ülkede inşa edeceği boru hattını kullanarak Avrupa’ya gaz satabilecektir.

Türkiye Suriye’de yaşadığı politik açmazı Rusya üzerinden aşmaya çalışınca Rusya bu durumu çok iyi değerlendirerek, AB ve ABD baskısıyla iptal etmek zorunda kaldığı Güney Akım Projesi‘ni 10 milyar dolar daha ucuza ve daha avantajlı koşullarda Türk Akımı adı altında yeniden hayat geçirmiştir. Bu şartlar altında Türkiye’nin Avrupa’ya Rus gazının transferinde merkezi ülke konumunda olduğunu iddia etmek gerçekçi olmayacaktır. Bunun yerine transit ülke tabiri daha uygun olacaktır. Türk kamuoyu nezdinde kaybettirdikleri ile çok fazla gündeme gelmeyen projenin, ilk olarak isminin Türk Akımı mı, Rus Akımı mı olması gerektiğine dair bir tartışmanın başlaması birçok sorunun yeniden cevaplandırılmasına vesile olabilir.

Rusya Ukrayna’yı baypas ederek, Türkiye’yi doğal gaz tedarikinde, daha ucuza mal ettiği bir proje ile daha fazla kendisine bağlayarak ve karşılığında büyük bir taviz vermeden Türk Münhasır Ekonomik Bölgesini kullanarak akıllıca bir projeyi hayata geçirmiştir. Yunanistan veya Bulgaristan üzerinden Sırbistan ve Macaristan’a satacağı doğal gaz ile jeopolitik olarak da konumu sağlamlaştırarak kendisine yeni manevra sahası açmıştır. Avrupa’ya enerji transferinde Türk Akımı ve Kuzey Akım-2 projeleri ile Ukrayna’yı baypas edebilecek koşulları oluşturmuştur. Alman hükümeti, Avrupa‘yı saran enerji krizi sürecinde arzı güvence altına almak için Finlandiya kamu şirketi Fortum‘un çoğunluk hissesine sahip olduğu enerji şirketi Uniper‘i kamulaştırdı. Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanlığı‘ndan yapılan açıklamada, Alman hükümetinin enerji şiketi Uniper‘e 8 milyar euro sermaye aktarılacağı belirtilerek, hükümetin Fortum‘un Uniper‘deki yüzde 77,9‘luk hisse payının hisse başına 1,70 euro karşılığında alacağı aktarıldı.

Bakanlığın açıklamasında, sermaye artırımının ve hisse alımının tamamlanmasının ardından hükümetin Uniper‘in yaklaşık yüzde 99‘una sahip olacağı belirtilerek, böylece hane halkı ve şirketler için enerji arzının güvence altına alınacağı vurgulandı.

Almanya‘nın en büyük Rus gazı ithalatçısı konumundaki Uniper, Rusya’dan yeterli miktarda tedarik sağlayamayınca piyasalardan daha yüksek fiyatlardan aldığı gazı müşterilerine, kriz öncesi yapılan anlaşmalar kapsamında, düşük fiyatlara satmak zorunda kalmış bu nedenle mali açıdan zor bir duruma düşmüştü.

Enerji krizi

Rus enerji şirketi Gazprom, Kuzey Akım boru hattı üzerinden Avrupa‘ya günlük doğal gaz sevkiyat kapasitesini 27 Temmuz‘da yüzde 20‘ye düşürmüş ve eylül başında ise tamamen durdurmuştu. 

Enerji ithalatında büyük oranda Rusya‘ya bağımlı olan ve Avrupa‘nın en büyük ekonomisi konumundaki Almanya, Moskova‘nın Kuzey Akım 1 doğal gaz boru hattı üzerinden gaz akışını durdurma kararı sonrasında bir enerji kriziyle karşı karşıya kalmıştı.

Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin endişeler, enerji fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam ederken, Alman hükümeti de bu kış sanayi çarklarının dönmesini, elektrik temininin kesintiye uğramamasını ve konutların ısınmasını garanti altına alabilmek için politikalar geliştirmeye çalışıyor.

Ülkenin enerji maliyetlerindeki artış, enflasyonu körüklerken, hane halkı ve şirketler üzerinde de baskıyı artırıyor.

Leave a Reply

Your email address will not be published.