Bir Dersimli’nin TC’nin başına geçme ihtimali üzerine…

Adil Ömer Erdem

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir Dersimli olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Başkanı olması ihtimali Türkiye’de adeta bir tür devrim gibi algılanıyor. 

Bazıları bu durumu WASP olmayan John F. Kennedy’nin ABD’ye başkan seçilmesine benzetiyor.

Evet, bir benzerlik kurulabilir. Çünkü tıpkı ABD’de olduğu gibi Türkiye’nin genetik kodlarına uymayan birisinin, yani Alevi veya Kürt birisinin ülkenin başına geçmesi bir tür devrim gibi kabul edilebilir. 

Hatta bir adım ileri götürürsek Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de başkan seçilmesini ABD’de Obama’nın başkan seçilmesi gibi de düşünebiliriz.

Özellikle de Dersim’in tarihini göz önüne alarak düşünürsek…

Ama bundan evvel Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Atatürk’ün Partisi’, Dersimlilere yaşatılan acıları yaşatan Tek Parti Rejiminin icracısı olan CHP’nin başına geçebilmiş olması başlı başına büyük bir devrimdi.

Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu ikinci bir devrimin eşiğinde. 15 Mayıs sabahı Türkiye’nin 13.Cumhurbaşkanı olursa ki, olma ihtimali yüksek görünüyor, hayatının en büyük ikinci devrimini gerçekleştirecek. 

Bu ihtimali güçlendiren en büyük etken yine Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçtikten sonra CHP anlayışında meydana getirdiği değişimdir. 

CHP gibi Türkiye’deki seçmen tabanı dikkate alındığında asla iktidara gelme ihtimali olmayan bir partiyi iktidara taşıyacak değişimi partide gerçekleştirdikten sonra, yani bütünü kucaklayıcı politikalar izledikten sonra iktidara bu derece yaklaşıyor olması pek yadırganmamalı. 

Ayrıca CHP’yi iktidara yaklaştıran en önemli faktörlerden biri de 20 yıllık siyasal islamcı iktidar partisi AKP’nin ülkede sürdürdüğü ayrıştırıcı otoriter politikalardır.

AKP’nin ayrıştırıcı, itici, sadece kendine müslüman yaklaşımları, İslamın ve hatta mevcut düzenin adalet anlayışından kopuk icraatları insanları bezdirirken, Kılıçdaroğlu’nun bütünleştirici yaklaşımları kitlelerde yeni bir umuda yol açtı. Kılıçdaroğlu hem CHP’yi değiştirdi, hem de partiyi adalet arayan, otoriterlikten ve adam kayırmacılıktan ve de liyakatsizlikten bıkan kitlelerin umudu olmayı başardı.

CHP’liler CHP’nin Kılıçdaroğlu’nu partinin başına getirerek tek parti CHP döneminin yanlışları ile hesaplaşıldığını düşünüyor. Evet bu bir adımdır, fakat yetmez. Çünkü tek parti CHP’sinin günah galerisi Dersimle sınırlı değil ki!

Bundan sonra CHP’nin Kemalizm ile imtihanı hangi saflarada ilerleyecek göreceğiz. Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı bu bağlamda son derece önemli bir adımdı. 

Şimdi… 

Mevcut iktidar toplumdaki fay kırıklarını derinleştirmeye çalışırken, Kemal Kılıçdaroğlu bu kırıklardan uzaklaşarak toplumu daha sağlam bir zemine, “birlikte yaşama zeminine” doğru çekiyor. Türkiye’nin coğrafi zemini fay kırıklarıyla dolu olduğu gibi demografik ve sosyal anlamda da yönetimler tarafından derinliği artırılmış fay kırıklarına sahip.

Kemal Kılıçdaroğlu, mevcut iktidarın sadece kendine müslüman anlayışından, adaletsizlikten, otoriterlikten, kibirden ve yalandan illallah diyenler için -Hayat pahalılığını saymıyorum bile- umudun yeni adı oluyor. Umarım iktidar koltuğunda oturduğunda RTE’nin yaşadığı değişimi yaşamaz ve umarım AKP’nin açtığı “yönetimde sorumsuzluk” anlayışının peşinden gitmez. Umarım Türkiye’nin bu yüz yılda ancak ele geçebilecek fırsatını heba etmez. Değilse bu ülkeye islamcı faşizm hızla geri döner. 

Leave a Reply

Your email address will not be published.