Matbaada basılan ilk Kur’an’ın hazin öyküsü: Paganino Kur’an’ı

Sebahattin Çelebi

Avrupa’da ilk Kur’an’ın hikayesi aslında biraz hüzünle ve bilinmeyen bir sonla biten bir deneme ile başladı. 16. yüzyıl başlarında Venedikli bir hayalperest matbaacının ahşaptan Arap harflerini yaparak, Kur’an’ı bastı. Tarihe “Venedik Kur’an’ı” diye geçen ve içinde büyük hataların bulunduğu Kur-an’ı Kerim, sadece, Allessandro Paganino’nun hayalperestliğinin bir sonucu muydu? 

Venedik Kur’an-ı Kerim’inin üzerindeki başlık, latinceydi ve “Alcoranus Arabice” adını taşıyordu. Venedik Kur’an’ına gelmeden önce Avrupa’da Kur’an’a ve İslami ilimlere ilgiyi irdelemek gerekiyor aslında.

Kayıtlara göre, Roma’da Arapça’ya ilginin kayda değer gözlendiği yıl 1530. Arapça konusunda bilgili ve ileri tarihlerde de latince bir Kuran özeti yayınlayan diplomat, teolog ve filolog Johann Albrecht Widmanstetter’in 50 kadar Arapça ve 100’ün üzerinde de İbranice el yazmasına sahip olduğu biliniyor. Bugün Münchener Hofbibliothek’te saklanan bu eserlere sahip olan Widmanstetter’in dönemin fenomeni Arapça’ya ilgili olması ilginç bir davet almasına sebep oluyor. Kardinal yardımcısı Egidio da Viterbo tarafından Vatikan’a davet edilen Widmanstetter’den çok önceden başladığı Arapça ile ilgili çalışmalarına devam etmesi isteniyor. Daha sonra Kardinalliğe yükselecek olan Egidio da Viterbo, Arapça – Latince bir Kur’an hazırlanması için Widmanstetter’e görev veriyor. 

Fas’tan Vatikan’a: Afrikalı Leo

İşin en ilginç yanı; Widmanstetter’in hazırladığı Latince-Arapça Kur’an’ın bazı bölümlerine asıl adı El-Hasan bin Muhammed bin Ahmed el Vazzan al Fasi olan ve Afrikalı Leo (Leo Afrikanus) olarak bilinen bir gezgin  tarafından yorumların yapılmış olması. Afrikalı Leo, Berberî kökenli idi ve Karaviyyin Üniversitesi’nde coğrafya eğitimi almıştı. Bir diplomat olan amcası ile komşu ülkelere seyahetler yapmıştı. Granada’dan Fas’a göçen bir aileye mensup olan Afrikalı Leo, sıradan biri değildi kuşkusuz. “Afrika’nın Tarifi” (Descrittione dell’Africa) adlı eseriyle yüz yılın üzerinde Avrupa topraklarında Afrika’yı anlatan en önemli referans eserin yazarıydı. Afrika’nın Tarifi’ne Müslüman olarak başlayan Afrikalı Leo, kitabını bitirdiğinde Hristiyanlığı tercih edecek veya etmek zorunda kalacaktı. İlginç olan ise, Arapça başladığı eserin İtalyanca bitiyor olmasıydı.

Esir alınan Müslüman yazar El-Hassan bin Muhammed bin Ahmed el Vazzan al Fasi’yi himayesine alarak kendi ismini veren Papa 10. Leo  

Hayatında büyük gel-gitler yaşamış bir gezgindi Leo. Korsanlar tarafından yakalanmış ve Papa 10. Leo’ya satılmış, 1520’de de Hristiyanlığı kabul ederek vaftiz olmuştu. Kardinal Egidio’nun önemli öğretmenlerinden olan Afrikalı Leo, 1531 yılında bir fırsatını bulup Tunus’a kaçacak ve tekrar İslamiyet’e geçecekti. Öldüğü 1550 yılına kadar Müslüman olarak yaşayan Afrikalı Leo Vatikan’ın Arapça eğiliminin gelişmesinde ve Latince-Arapça Kur’an özetinin yayınlanmasında kuşkusuz büyük etkileri olan önemli bir isim. Hristiyanlığı seçerek Kardinal’le daha yakınlaşma imkanı bulan Afrikalı Leo’nun, efsaneleri andıran hayatı, Vatikan’ın Arapça merakıyla örtüşmüştü.

Bunun dışında da girişimler oldu kuşkusuz. İlginç hayat hikayesi İstanbul’la da keşişen ve “aslında haham olması”
gerektiğine inanılan Alman Oryantalist Dr. Gustav Weil’in aktardığı bilgilere göre, Latinceye çevrilen Kur’an “Machumetis
sarecen”
adıyla yayınlandı Avrupa’da. Weil, söz konusu Kur’an’ın eski bir Arap dil bilimcisi tarafından 1543’te tercüme edildiğini aktarıyor.

Yine 1721’de olağanüstü bir tasarım ve estetikle hazırlanan Latince Kur-an çevirisi “Mohammedis Filii Abdallæ Fides
Islamatica”
da dikkat çekici bir başka tercüme. Bugün bu Kur-an’ın orijinal bir nüshası Almanya’da Sachsen-Anhalt Üniversite ve Eyalet Kütüphanesinde bulunuyor. Yine aynı kütüphanede dikkat çekici bir başka eser göze çarpıyor. 1717 yılında basılmış “Utrecht’te dünyaca meşhur Doğu dilleri Profesörü” Adrian Relands’a ait olan “Türklerin ve Muhammedilerin
dini”
adlı iki ciltlik eserde, İslam dininin esaslarının yanı sıra, “Muhammedî Savaş Hukuku” da ele alınan konulardan biri. Eski Gotik tarzı harflerle basılan bu kitapların bugüne değin oldukça iyi korunmuş nüshalarında Hristiyanlıkla ilgili tartışmalı mevzulara girilirken, Protestanlarla Müslümanların kıyaslanması dikkat çekiyor. 

Martin Luther travması yaşayan Hristiyanlığın Müslümanlık inancını bir kıyaslama aracı olarak görmesi ise dikkat çekici bir başka nokta.

İsviçreli Oryantalist Johann Heinrich Hottinger

BMA 594, Hottinger, Johann Heinrich (1620-1667): Orientalist, Verfasser theologischer Schriften und Kirchengeschichte, s. d. (sine dato), Artist:

Papalık 622’den itibaren izlemeye aldı

İsviçreli Orientalist Johann Heinrich Hottinger (1620-1667) Papalığın İslamiyeti, Hz. Peygamberin vefatından yaklaşık 10 yıl önce, yani 622’den itibaren izlemeye aldığını iddia ediyor. Bu tarih, Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıla denk geliyor. Jan Loop, Hottinger’in yazdığı mektuplardan yola çıkarak, ünlü Alman Oryantalist Wilhelm Schikard’ın kitaplarında kullandığı Arapça harflere sahip olabilmeyi umduğunu ve hatta bunun için Johann Jacob Bodmer
adlı bir matbaacıyı yönlendirdiğini, ancak Bodmer’in harflerin ağaç oyması olmasından ve kendi sahip olduğu metal harflerden oluşmamasından dolayı isteksiz davrandığını iddia ediyor. Kuşkusuz Leiden Üniversitesi’nin davetine icabet etmek için 3 çocuğuyla kayıkla yola çıkan ve aşırı yükleme nedeniyle Limmat nehrinde çocuklarıyla beraber boğularak hayatını kaybeden Hottinger, özellikle İsviçre merkezli Oryantalistlerin en önemli isimlerindendi. Onun bu tespitleri kendisinin Kilise Tarihi, Teolog ve Oryantal Dilleri Profesörü etiketi taşıması nedeniyle büyük önem taşımakta.

Kur’an’ın ilk basıldığı yer: Venedik

Bugüne kadar Avrupa’da kullanılan ahşap işçiliğiyle yapılan ilk Arapça harfleri kimin ürettiği ve harf olarak kullandığı bilinmemekte. Ancak Aldo Manuzio (1450-1515) adlı Venedikli bir matbaacının Arapça metinleri basmaya niyetlendiği biliniyor. Latince kitapları basan Manuzio, italik Latin karakterlerine kattığı estetikle ünlenmiş dönemin sanatkarlarından biri.

Yine Democrito Terracino (1498) adlı bir başka Venedikli matbaacının da Arapça, Süryanice, Ermenice ve Hintçe gibi doğu dillerine ait eserleri basmak istediği kayıtlarda yer alıyor.

Avrupa’da Venedik dışında basılan ilk Arapça kitabın Gregorio de Gregori adlı Venedik kökenli bir matbaacı tarafından basıldığı biliniyor. Venedik’e 200 km uzaklıktaki Fano adlı yerleşim biriminde 1514 yılında matbaada basılan ilk Arapça eser, “Salat as-savai”  adlı ders kitabıydı. Bu kitabın 10’dan fazla nüshası bütün dünyaca biliniyor. Ahşap klişe tekniği ile üretilen harflerle basılan 3 Arapça sözlükten de kayıtlarda bahsediliyor. El yazısı formunda yazılan bu kitaplarda Besmele Hristiyan dünyasındaki versiyonu ile kullanılmıştı. 

O yıllarda kullanılan Arapça harflerle basılan bu kitaplar, harikulade çerçeve dekorları ve değişik kağıt ve kuş motiflerinin bulunduğu çağdaşları İtalyan eserlerini andırıyordu. 

1516 yılında Genua’da Arap harflerinin kullanıldığı ikinci bir kitap yayınlandı. 

Korsika Bischof’u (Hristiyanlıkta müftü benzeri konum) Agostino
Giustiniani
(1470-1536)’nun kaleme aldığı eserin kapağı o zamanki Avrupa’nın sanatsal kitap tasarımına çok iyi bir örnekti. 16. yüzyıl Avrupa bilim tarihinde çok önemli bir rol oynayan ve Latince, İbranice ve son olarak da Arapça metinleri öğrenme imkanı sağlayan bu gelişmeler, bilim dünyasına da farklı bir açılım katmıştı. Ancak bu harfler, filolojik ve tipografik açıdan çok kötü görünüyordu. Genueslu matbaacı Pier Paolo Porro’nun kullandığı harflerle Kuzey Afrika etkisi bariz bir şekilde görülebiliyordu.

Venedik Kur’an’ı yakıldı söylentileri

Daha sonraki Avrupaî denemelerde en dikkat çekeni; “Venedik Kuran’ı” olarak anılan nüsha. Venedik Kur’an’ının, 1537 veya 1538’de Allessandro Paganino (1509 – 1538)  adlı matbaacı tarafından basıldığı biliniyor. Venedik Kur’an’ının bugün bilinen bir nüshası Venedik yakınlarındaki mezarlarla dolu San Michelle adasındaki kilisenin zengin kütüphanesinde bulunuyor. Bazı tarihçilerin Venedik Kur’an’ının Papa’nın emriyle yakıldığı söylentileri de yok değil. Ancak ünlü Alman doğu bilimcisi Prof. Dr. Hartmut Bobzin, Venedik Kur’an’ının Papanın emriyle yakıldığı söylentilerine itiraz ediyor ve bugün bile birçok değişik ve eski Kur’an baskısının Vatikan kütüphanelerinin raflarında yer aldığını söylüyor. Bobzin, “Vatikan’da Arapça okuyup yazabilen insanlar vardı. Tabii ki, Vatikan’ın Kur’an’a ilgisiz olduğunu söyleyemeyiz. Vatikan Kütüphanesi’ni ziyaret ettiğinizde, oradaki Kur’an nüshalarının fazlalığından etkilenirsiniz” diyor.

Hristiyanlığın Martin Luther tecrübesini yaşadığı yıllara tekabül eden dönemde, Avrupa’da Kur’an’ın ilgi odağı olduğu biliniyor. Ancak bazı araştırmacılar 1530’da Venedik’te yayınlanan Kur’an’a ait bazı metinlerin hemen yakıldığını iddia ediyor. Ancak bunu; Osmanlı’nın 1529’da Viyana kapılarına dayanmasını da dikkate alarak değerlendirmek gerekiyor. 

Prof. Bobzin, Avrupa’da bilinen ve birçok uzman tarafından da teyit edilen Kur’an yakma hadisesinin İtalya’da değil, İspanya’da 1499/1500 tarihlerinde yaşandığına dikkat çekiyor. 

Toledo Başpiskoposu Francisco Jimenez de Cisneros’un neden olduğu bu yakma hadisesinin, 700 yıldan fazla devam eden Endülüs hakimiyetinin yıkılmasının ardından gerçekleştiği biliniyor. 1498 yılında Venedik’te “Ortaçağ’da en çok yakılan kitap” unvanına sahip olan Talmud’un yakılma işlemi devam etti.  Ancak sadece Venedik Kur’an’ının yakıldığı ile ilgili net bir bilgi bulunmuyor.  

Özellikle 1530 sonrası Latince-Arapça bir Kur’an özeti hazırlatan Kardinal Egidio da Viterbo’nun Arapça’ya ilgisi dikkate alınacak olursa, Prof. Bobzin’in tezlerinin doğruluğu ortaya çıkıyor. Prof. Bobzin, bu tezini güçlendirmek amacıyla, aynı yıllarda dönemin ünlü dil bilimcilerinden Fransız Guillaume Postel (1510-1581) ve İtalyan Teseo Ambrogio degli Albonesi (1469-1540)’nin de Kur’an basımı gerçekleştirdiğini ifade ediyor.

Venedik Kur’an’ı neden basıldı?

İtalyan matbaacı Paganino’nun basılan Kur’anları Osmanlı’ya ihraç etme düşüncesinde olduğu, hatta bunu Osmanlı yetkililerinin incelediğinde hatalardan dolayı sıcak bakmadığı ifade ediliyor. Prof. Bobzin, bütün Müslüman ülkelerinde Kur’an basımlarının kontrole ve onaya tabi olduğunu, Venedik Kur’an’ının ise, birçok imla hatasından dolayı Osmanlı’dan onay alamadığını söylüyor.

Prof. Dr. Hartmut Bobzin, Fatiha suresindeki “iyyake na’budu” ifadesinin bu Kur’an nüshasında “iyyake naq’budu” şeklinde yazıldığını ifade ediyor.

Yine Kur’an baskısındaki çarpıcı hatalardan biri de, bazı surelerin ayet sayılarının gerçeğinden farklı olması idi. Yine surelerin Mekkî ve Medenî olmalarına ilişkin bilgiler de yanlışlıklar vardı. 98 ayetten oluşan Meryem suresi Venedik Kur’an’ında 99 ayetti mesela. Taha Suresi, orijinalinde 135 ayet olmasına karşılık Venedik Kur’an’ında 164 ayet olarak kayda geçmişti. Bu durum elbetteki Müslümanlara için kabul edilebilir bir durum değildi. 

Prof. Bobzin’in aktardığı bilgilere göre, Arapça harflerin teknik açıdan mükemmel denecek forma kavuşması 16. yüzyıl sonlarını buldu. Dahi Avrupalı “Harf terzisi” Robert Granjon (1513-1589)  öldüğü tarihe kadar yaşadığı Roma’da, Ermenice, Arapça ve Kiril harflerini üretti. Granjon yaptığı bütün çalışmaları daha sonraları Toskana’nın Herzog’u olarak adlandırılacak olan Kardinal Ferdinando de Medici’nin desteği ile Roma’da kurulan Typographia Medicaea adlı matbaada yaptı.

Bu matbaanın gerçek yöneticisi olan Giovanni Battista Raimondi’nin en büyük amacı, Arapça eserleri sadece Oryantalist Hristiyanlar için değil, aynı zamanda Müslümanlara için de basmaktı. Öyle ki, Osmanlı Sultanı III. Murat’ın özel izniyle, tıbbi eserlerden birini Osmanlı İmparatorluğunda satabilecekti. Typographia Mediceae matbaası aynı zamanda İskenderiyeli Matematikçi Öklid’in Elementler adlı kitabını Arapça olarak yayınladı. 

Bu matbaanın ikinci ve en önemli eseri İbn-i Sina’nın tıbbi baş eseri “Al-Qanun fi’t-tıbb” oldu. Bunu, İbn al-Hacib’in “Al Kafiya” isimli kitabı izledi.

Leave a Reply

Your email address will not be published.